SANAT ELEŞTİRİSİ

Makaleler

SANAT ELEŞTİRİSİ

Sanat pratiğinin ayrılmaz bir parçası olan eleştiri, tarihin her döneminde o dönemin görüşlerinden kaynaklanan ölçülere  göre yapılmıştır. Klasik dönemde ahlak, sağduyu ve akıl ölçülerine göre yapılmış olan eleştiri, Romantizm’de duyguların güç olarak tek kaynak olduğu, sanatçının doğrudan kendine yöneldiği, kendisine ve çevresine karşı özgür olmayı başardığı ve kendi vicdanının sesinden başka denetimi kabul etmeyen bir değerlendirme ölçütü benimsenmiştir. Realistlerde eleştiri ölçüsü bilimsel doğrulukken,  17. yüz yılda öfke 18.y.y.’da duygusallığın hakim olduğu görülür. 19.y.y.’da geleneksel ahlakçı anlayıştaki toplumbilim, ruhbilim açısından yapılan değerlendirmenin 20.y.y.’da yapıtın biçimlenişi üzerine yoğunlaştığı görülmektedir.

Plastik sanatlar açısından günümüzde eleştiri farklı alanlardaki bilgilere ulaşmayı gerekli kılmıştır. Yalnızca yapıtı meydana getiren plastik düzenin çözümlenmesi değil, onun oluştuğu yer, zaman bağlamından sosyal ve psikolojik değerlendirmesini yapmak gerektiği gibi biçimle içerik arasındaki ilişkiyi yakalamaya çalışarak yapıtı bir üreti kaynağı gibi ele alıp yeniden anlamlandırmak ve tanımlamak olmalıdır. Bu nedenle ki eleştiri yapanın öncelikle kültürel birikimlerinin iyi olması, alanında derinleşebilmesi, farklı bakış açılarına sahip olması ve kendine bir takım parametreler yaratması gerekir.

Alışkanlıklarımız, entelektüel birikimlerimiz, hayatı algılayışımız değer yargılarımızın da göstergeleridir. Bu göstergelerin zenginleşmesi eleştiri kültürünü dinamik tutmakla olur. Eleştiri kültürü, bireylerin değiştirip gelişmelerine olanak sağladığı gibi aynı zamana sağlıklı ve sürekli ilişki kurmalarını da destekler. Ancak bugün ülkemizde toplumbilim ve siyasette tahammül edilemeyen eleştiri, sanat alanında yalnızca öğretim üyesinin öğrenci çalışmalarını değerlendirmesi ile sınırlı olduğu görülmektedir.

Söz konusu sanat kurumları olunca, bir anlamlandırma ve değerlendirme etkinliği olarak eleştirinin yerleştiği kurumlarda öğrencilerin sanata ve yaşama bakış açılarının zenginleştiği bir ortamdan bahsederiz.  Eleştirel tavrın etkin kılındığı böyle bir ortam verimliliği de tetiklemektedir. Bu tür ortamlarda üretim yalnızca biçimsel anlamda nesne üretmekle sınırlı kalmayıp eserdeki   düşüncelerinin felsefi diliyle kültür alanına kazandırılmalarına, imgenin    mantıksal çözümünün yapılarak entelektüel birikimlerin çoğalmasına zemin teşkil eder.

Bir değerlendirme etkinliği olarak bakılması gereken eleştirinin yöntemini oluştururken, kural empoze etmek, ilke öğütlemek şeklinde değil, kendi kuralını oluşturmasına öncülük eden bir yaratıya sahip olmasına dikkat etmek gerekir. Yalnızca biçimsel değerlendirme değil biçim ve içerik ilişkisini ele alan bir değerlendirme yapılmalıdır. Her yapıtın yasasının ve kuralının yapıtla birlikte doğduğu gerçeğinden hareketle sanatçının ve sanat öğrencisinin öz eleştiri yapmayı öğrenmesi gereklidir.