20.YY EĞİTİM SİTEMİ, DİSİPLİNLER ARASI SANAT EĞİTİMİ

Makaleler

20.YY EĞİTİM SİTEMİ, DİSİPLİNLER ARASI SANAT EĞİTİMİ

Disiplinler arası kavramının orijini ile ilgili farklı görüşler vardır. Bunlardan bir çoğu bizi İ.Ö 347 tarihine, disiplinler arası düşünürler olarak tanımlanan Eflatun, Aristo, Hegel, Kant ve diğerlerine götürür. İkinci görüş ise bu kavramın 20.yy’ ın bir fenomeni olduğunu savunur. Modern eğitim reformları, araştırmaların, bilgiye ulaşma yolunun disiplinler arası sınırlar dogrultusunda hareketle olacagını ifade eder ve modern kavranında kökleştirir.19.yy’ da disiplinler arası bir çok olgunun etkisiyle ortaya çıkmıştır. Pozitif bilimler, analitik düşünce sistemi, endüstri devrimi, teknolojinin ilerlemesi, feodal sistemin çöküşü v.b. Bu doğal gidişin sonucunda disiplinler arası kavramının 20.yy’ da çıkması tesadüf değildir. Kavram genel eğitim sisteminde ve sosyal bilimlerde görülmeye başlamıştır. Aklın gelişimi bilinen farklı iki doktrinle açıklanmaya çalışılmıştır. Bunlardan birisi (Konsentrasyon doktrini) aklın tam olarak ve sadece bir ilgi alanına yogunlaştığı zaman geliştiğini, diğeri (Correlation doktrini: Karşılıklı ilişki) ilgili konularla da bağlantı kurulması gerekliligini vurgular. Birçok teorisyen bu iki kavramın ayrımını yapmaya çalışmışlarsa da çoğu teorisyen iki terimi benzer olarak kullanmışlardır.

Bu kavramların tartışılması 20 yy. Eğitim sistemini belirlemektedir. Eğitim sistemlerinin tarihsel gelişim yaşanılan çagın gereklerine ve uygulama alanlarına göre değişiklik göstermiştir. Disiplinler arası sanat eğitimi kavramı gerek tanımı ve kapsamı 20.yy sanat eğitiminin işaret eder. Tarih içerisinde sanat ve sanatçı kavramı yaşanılan çagın düşün, bilim ve teknolji alanındaki gelişmeler ışıgında değişmiştir. Bu değişim uygulanacak eğitim sistemlerinin de değişimini beraberinde getirmiştir. Sanatı genel çerçeve içerisinde halk sanatı ve akademik sanat olarak iki temel sınıfı ayırırsak halk sanatı geçmişten günümüze dek kent dışındaki toplulukların el becerileri, akademik sanat ise bütün dünyada yönetim sistemleri ile birlikte ortaya çıkmış ve kaynağını empirik gözleme dayandırmıştır. Bu haliyle akademik sanat dar bir çevreye hitap eden ve kendi biçim ve kavramını üreten bir sınır içerisine girmiştir. Bu Akademik Sanat Eğitim’ini deneysel gözleme dayalı , kendi sorunsallığı ile uğraşan bir modele götürmüştür.

19.yy’ dan sonra dünyadaki ekonomik değişimler ve sosyal etmenlerin etkisi ile sanat dar sosyal sınırlarını aşmaya çalışmıştır. Formel kısırlığa önlem olarak çeşitli halk sanatlarından biçimsel ve estetik unsurları benimsemek durumunda kalmıştır. Sanat kavramının kendisi toplumun yeni üretim araçlarına uymak için kökten değişmek zorunda idi.  Endüstri, kolektif fayda sağlayan ürünler verdiği için de sanat artık en kültürlü sınıfa hitap etmekten çıkacaktır, Kısacası, sanatı hedefi toplum için yararlı olmayı ve geçerliliğini bu fonksiyonu tatmin edişinde bulmalı idi. 20.yy sanatında ise, sanatın konusunun sanat olması kendi içine dönük sürece çekmiştir. Bu da sanatı bir üst dil olarak geliştirmiştir.21.yy Sanatı kendini belli kategori ve sınıfların dışında tutarak yaşamla entegrasyonu sağlamaya çalışmaktadır. Bir sanat eserini başka şeylerden ayıran nedenleri ve sanatı sorgulamaya başladığında kendi içerisinde bitmiş işler anlamsız gelmeye başlıyor.

Bugün sürekli değişen dünyamızda belli kategori ve sınıflamalar içerisinde düşünerek çağa yetişilmeyeceği ortadadır. Çünkü hemen her gün yeni düşünü şemaları ve sınıfları ortaya çıkmaktadır. Sayısız bilgilerin üstesinden gelebilmek için bireyin bu çeşitli bilgiler arasındaki etkileşimi görebilecek, kimi kalıpların geçici olduğunu fark edebilecek biçimde eğitilmesi gereklidir. Bağımsız düşünebilen, doğru sorular soran, disiplinler arası yanıtlar ve ıraksal düşünmeye yönelen öğrenciler yetiştirilmelidir. Bilgi depolama aslında geçmişe bir hazırlık gibidir, oysa gerekli olan geleceğin sorunları ile yaratıcı biçimde uğraşacak, geleneksel olmayan kavramlarla düşünecek elemanların kazanılmasıdır. Eğitim kurumları öğrencilere tek tek kendilerine özgü olanın bulunması ve yönlendirilmesini sağlayarak yaratıcılığın disiplinler arası dolaşımlarda geliştirilmesine imkan vermelidir. Buradan çıkan sonuç böyle bir eğitim için bu anlayışta eğitmenler yetiştirilmelidir.