RESMİ ANALİZ ETMEK, ANLAMLANDIRMAK VE DEĞERLENDİRMEK
MakalelerRESMİ ANALİZ ETMEK, ANLAMLANDIRMAK VE DEĞERLENDİRMEK
Düzenlenmiş iki boyutlu bir yüzeyi oluşturan görsel verilerin birbirlerini etkilemeleriyle oluşan gerilim, yüzeydeki görsel verilerin karşılıklı itim ve çekim güçlerinin çatışması sonucunda oluşur. İzleyici için bu verilere bakarak bunları analiz etmek, farklı sınıflandırmaları ve açıklamaları mümkün kılar. Bunun sonucunda hayal dünyasının kapılarını yaratıcı düşünce üretmeye açar. Modern sanat çeşitliliği ile izleyiciyi aktif düşünsel etkinliğe yönlendirir.
Analiz etkinliği, bizim çeşitli gözlemlerimizin birbirleri arasındaki uyarıları ve etkileşimleri görmemizle oluşur. Tek tek ele alındıklarında, resim düzlemi üzerinde yer alan her görsel veri varlığıyla yüzeyi etkileyerek onun iki boyutlu niteliğini bozar, içerdiği güçle düzlem üzerinde kendi etki alanını oluşturarak öznel devinimini tamamlar. Bu işlemin dinamik etmenini tek bir unsuru izleyerek görebilmek olanaklı değildir. Ancak her gücün varlığını, zıt bir güce gösterdiği dirençle ortaya koyabilmesi noktasından hareketle görsel bir gücün etkinliği karşıt bir gücün direnciyle karşılaştığında fark edilir. Bir esere bakarken bu görsel güçleri birbirleriyle karşılaştırıp tek tek ele alıp analiz eder daha sonra da bu parçaları birleştiririz. Bu ayrıştırmanın bir bölümünü, sanat eseri hakkında dışsal etkileri göz önünde bulundurarak düşünme oluşturur. Örneğin bu eserin yapılmasına etki etme olasılığı olan, dünyadaki bazı gelişmeleri anımsamaya çalışırız. Kişinin konularla, duygu dünyasıyla, renklerle olan özeldeki ilişkilendirmeleri; başka bir kritik bölümü: kişisel sınıflandırmaları kapsar. Aynı zamanda eseri diğer sanat eserleriyle kıyaslayarak bazı durumlarda anlamını ve içeriğini açığa kavuşturmakta yardımcı olabilir.
Düşünsel boyutta olduğu gibi duyusal boyutta da görsel elamanları ilişkilendirilmiş bir bütün içerisinde düzenlemeye yönelik olan dinamik eğilim algılamaya hazır bir arka plan üzerinde dikkati toplayarak bir ilgi alanı oluşturmayı gerektirir. Dikkati toplama bakımında iki unsur vardır. Biri çok sayıda görsel objeyi bir arada algılaya bilmenin güçlüğü, diğeri bir unsur üzerinde dikkati yoğunlaştırabilme süresinin sınırlılığı. Çerçevelenmiş iki boyutlu resim düzleminin sınırlarının görsel unsurları uzamsal dağılımlarına zorunlu bir referans oluşturması gibi, duyusal alanın sınırları da, plastik düzenlemenin yasaları bakımından zorunlu referanslar verirler. Net bir görüntü elde etmek için, bir nesnenin görüntüsünün retina üzerindeki son derece sınırlı, küçük bir bölgeye düşmesi gerekir. Tıpkı görme sürecindeki bu olgu gibi, görsel düzenleme süreci de bir figürün bilinç zemininde oluşması gibi düşünülmelidir.
Pek çok unsur içeren karmaşık bir yüzey üzerinde, yoğunlaştırılmış ve belirlenmiş bir dikkat odağı oluşturur.Böylelikle izleyici bu alanda yer alan sınırlı sayıda unsuru, ilk bakışta ve net olarak görebilir. Bu güçlü ve net etki özenli bir uygulamayla oluşturulacak ilgi alanının etkinliğine bağlıdır. Bu etkinin güçlülüğü sınırlı sayıda görsel unsuru algılama ve ilişkilendirme için gereklidir. Gerçekte, sadece beş veya altı obje kendi kişisel özellikleri ve ilişkileri ile bir arada kavranabilir. Göz karmaşık bir yüzeyle karşılaştığında ayıklama yaparak ve bağlantılar kurarak bu kargaşayı karşılıklı ilişkilerden oluşan biçimlere indirger. Tıpkı doğada olduğu gibi, tüm görsel şekillendirmelerde de en ekonomik yüzey bütünlüğünü bulma eğilimi vardır.
Bütün bunlar sanat yapıtının algılanma sürecinde, izleyicinin kişiliği, duyarlılık düzeyi, ilgi alanları motivasyonlarının etkileri büyüktür. Başka bir anlatımla, bir sanat eseri çözümlenmesinde, toplumsal etkenler, pozitif bilimlerin ortaya koyduğu veriler üzerinde belirleyici bir rol oynayabilmektedir.
Çözümlemelerde görsel deneyimlerimizin temel verilerinin semboller ve ilişkileri araştırmak, çağrışımlar ve mecazlar kurmak ve bu gözlemlerden çıkarsadığımız fikirler ilişkilendirmeler sağlar. Daha da önemlisi, özellikle bizden çok az talep eden deneyimlerimizde, bu aktiviteler bize en yararlı olan verileri sağlar. Böylesine kritize bir düşünme yöntemi, durmadan değişen, karmaşık dünyamızla doğru bir ilişki kurmamıza yardımcı olan en kullanışlı araçtır. Eseri meydana getiren bu işaretler fotoğraflar vb. diğer imgeler temsil etmiş oldukları şeyin kendisiymiş gibi algılanmadığından ortaya konulan sonuçlarda toplumsal etkenlerin belirleyiciliğini en az düzeye inmiş olacaktır. Eğer bir sanat yapıtı, tüm felsefi içeriğinden soyutlanarak tanımlanabilirse, izleyici ile yapıt arasındaki ilişki fiziksel boyutlarda sınırlı kalacak ve dolayısıyla fiziksel bir nesnenin algılanması ve onun estetik etkileri üzerine yapılmış bir çözümleme olacaktır.
Aynı zamanda eserin adını, milliyeti ve tarihleri düşüncemize katkıda bulunabilir.Eserin ismi bize sanatçının bu yapıttaki amacı konusunda ipucu verir..’isimsiz’ adı bile bizim için bir veridir: Sanatçı bize düşüncelerimizi yönlendirecek sözel bir tutamak vermek istememiştir, yalnız başımıza ilerlememiz gerektiğini söyler.Tarihler ve yerler sanatçının doğum ve ölüm tarihi, eserin yapım yılı bize sanatçının çalıştığı ortam hakkında belki de en iyi ipuçlarını verir.Bu türden bilgilerin eserin ana teması ve sanatçının eğilimleri konusundaki düşüncelerimize katkıda bulunur.
Bibyoğrafya sanatçı hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmamızı sağlar.Bunlara ek olarak sosyal, politik ve dinsel tarihe ait bilgilere ve antropolojik çalışmalara da başvurula bilinir.Bunlar toplumun genel yapısı hakkında daha detaylı bilgi edinmemizi sağlar.Bütün bu kaynaklar vurgulanırken, özellikle bir konu ya da bir sanatçıya karşı ilgi duyduğunuz zaman diğer insanların düşünceleri de göz ardı edilmemeli. Ayrıca sanat eserinde stile ait özellikleri de tanımak sanatçının ne tür bir artistik yaklaşımı olduğunu belirler.Buna rağmen bir sanatçının birey olarak ne söylemek istediğini anlayabilmek için daha fazla ayrıntıya inmek gerekir.Stilinin elemanlarını ayrımsamak ancak limitlerini bildiğimiz sürece bize resmin anlamını çözmek için kolaylık sağlar.Kendileri bilinçli olarak teorinin etrafında toplanan,Fütüristlerde olduğu gibi belirli bazı örnekler dışında, genellikle stil eğilimlerini belirleyen ve adlandıranlar sanatçılar değil kritikçiler olmuştur.
Herhangi biri kaçınılmaz olarak,bir eserin “iyi” olup olmadığı konusunda objektif veya subjektif değerlendirme yapabilir. Ancak estetik değerlendirme basit bir iş değildir. Belirli bir zamanda, küratörler, sanatçılar, kritikler, pazarlamacılar ve koleksiyonerler arasında teorik olarak artistik değer konusunda bir fikir birliği olabilir, fakat tarihe baktığımızda daha sonraları büyük hayranlık uyandıran bazı çalışmaların ilk yapıldığı günlerde beğenilmemenin ötesinde aşağılandığını ya da tam tersi olayların olduğunu biliyoruz.
Bir eseri iyi yapan değerler hakkında tartışmalara aktif olarak katılmak isteyenler için artistik başarıyı ölçmek için bir takım parametreler yaratmak zorundayız. Sanat eserinin analizi başlı başına bir deneyimdir. Karşıt görsel güçlerin nasıl birbirlerini güçlendirdiği veya zayıflattığı, güçlü imgelerin oluşması serüveni içerisine girmeye benzer bir olgudur.
Bir sanat eserini analiz etmek duyusal,belleksel ve entelektüel etkinliklerimizi birbirine bağlayan keyifli bir süreçtir.